Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı (Çocuk Psikiyatrisi)Hastalıklar

Depreme Karşı Çocuğunuzla Birlikte Önlem Planınızı Yapın

Yüzyılın en yıkıcı felaketlerinden biri olarak adlandırılan Kahramanmaraş merkezli depremin psikolojik etkileri, çoğunlukla çocuklar ve gençlerde görülmektedir. Sevdiklerini kaybeden, depremi deneyimleyen veya sadece haberlerden duyan çocuklar ve gençler, güven kaybının yarattığı stresle başa çıkmakta zorlanırlar. Bu süreci yaşayan çocuklar ve aileleri için sıcak ve güvenli bir ortam oluşturmak, sağlık hizmetleri, gıda ve barınma ihtiyaçlarını karşılayarak ve onları tanıdıkları insanlarla kaotik ortamdan uzak tutarak güvenli bir ortam sağlayabilir.

Yetişkinlerde panik ve korkuya neden olan deprem çocukları da etkiler

Bir deprem, ayaklarımızın altındaki güvendiğimiz zemini aniden çekme, daha etkili sarsıntılar, sesler ve kaos nedeniyle gerçek bir panik yaratır. Panik halinde olmak, kendini korumaya çalışan sağlıklı bir kişinin ilk tepkisidir. Kalp çok hızlı atar, beden titrer, solunum daha sıklaşır ve göz bebekleri büyür. Daha sonra, bellek ve mantıksal zihin devreye girer ve bilinçli davranışlar otomatik tepkilerin yerini almaya başlar. Çocuk doğrudan depremi deneyimlememiş olsa bile, bellek ve empati yetenekleri otomatik olarak panik benzeri tepkilere dönüşür. Yetişkinlerde kaygı ve panik yaratan her olay, çocukları da etkiler.

Doğal afetler çocukta güven kaybına yol açar

Özellikle depremlere maruz kalan çocuklar, yaş ve gelişimsel olgunluk seviyelerine göre farklı tepkiler sergilerler. İnsanlar doğal olayları tamamen önleyecek yeteneğe sahip değillerdir. Bu nedenle, her şeyin kontrol dışında olduğu hissi çocuklarda ve ergenlerde çok belirgindir. Çocuklar ve ergenler, kaos ve kargaşa yaratan bu durumla başa çıkmakta zorlanırlar. Yetişkinlerden daha çok hissiz, güçsüz ve çaresiz hissettiren bu durumun çocukların olumsuz duygusal tepkilerini azaltmak için, deprem haberlerinden ve görsellerinden uzak, sıcak ve tanıdık bir ortamda olmaları gerekmektedir.

Güvenli ortam, ihtiyaçların karşılanması ve sevdikleriyle olması çocukları rahatlatır

Bir deprem sırasında çocukların bulunduğu koşullar dikkate alınmalı ve yaklaşım buna göre sergilenmelidir. Bu durumlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:

Deprem felaketi yaşayan, yıkım, çökmeler gören, kaçan-kaçan davranış sergileyen, soğuk ve açık havaya maruz kalan çocuklar: Bu çocuklar en hızlı ve en çok ilgilenilmesi gereken gruptur. Bu süreci yaşayan çocuklar ve aileleri için en önemli ihtiyaç, sağlam, sıcak ve güvenli bir ortam, sağlık hizmetleri ve gıda sağlamaktır. Mümkünse, tanıdıkları biriyle kaos ortamından uzakta en güvenli koşullar sağlanmalıdır. Yakın aile üyeleri, sık sık yanlarında olup, sarılıp konuşarak sakinleştirmelidirler. Sevgi dolu, koruyucu, ilgili ve umutlu bir dünya olduğuna inandıklarını hissetmeleri sağlanmalıdır. Yakınlarının durumları ve maddi kayıpları konusunda velilerine destek vermek, endişelerini hafifletmeye çalışmak ve böylece çocuklarıyla zaman geçirmelerine izin vermek de önemlidir. Çocuğun ebeveynlerine destek olmak, onlara güven ve sevgi göstermek önemlidir. Acil ihtiyaçların ardından, uzun bir süreçte profesyoneller tarafından psikolojik destek de desteklenmelidir. Çadır kentleri, “anne-bebek çadırı”, “oyun çadırı” ve “gençlik çadırı alanları” oluşturulmalıdır. Yaşlarına uygun oyuncaklar, hijyen ürünleri, kırtasiye malzemeleri ve masa oyunları da sağlanmalıdır. Fiziksel sorunları olmayan ancak uyku, yeme sorunları, içe dönük ya da dışa dönük hareketler sergileyen çocuklar için uzman danışmanlık gerekecektir. Depremi sürekli yaşayan, panik içinde olan çocuk ve ailelerine sağlanacak destek, deprem izlerini ve olumsuz etkilerini azaltacaktır. Genel yaşamlarını kolaylaştırmak, yalnız olmadıklarını hissettirmek önceliklidir. Deprem bölgesinde deprem yaşamamış kişiler için basit görünen basit ihtiyaçlara ulaşmak zordur. Çocukların çadırlarında tuvalet olması, kendilerini giyinmek için özel bir alanları olması, yas ve acılarını huzurlu ortamlarda dinlemeleri, çocukların ruh sağlığı için yararlıdır. Yetişkin gözetimi altındaki çocuklar için güvenli alanlar oluşturulmalıdır. Aksi takdirde, güvensiz alanlarda oyunlar, kazalara veya istismar gibi olumsuz durumlara neden olabilir.

Deprem bölgesine yakın olan, şoku yaşayan veya aileleri hissettiği ve kısmen yıkılmış bir ortamda olmayan çocuklar: Bölgede titreşimi hisseden, belirsiz kalan, evlere girmekten korkan ve ortamları, hayatları ve günlük alışkanlıkları değişen çocuklar depremden en çok etkilenenlerdir. Bu grup için öncelikli olarak güvenli, sıcak bir barınak gereklidir. Bir tanıdık akraba veya komşu çocuğun yanından ayrılmamaları gerekmekte, gerektiğinde onlara güvenli olmaları için yakınlarına emanet edilmeleri gerekmektedir. Uyku, beslenme ve ısınma önemli konulardır. Mümkün olan en kısa sürede rutinlere dönülmelidir. Arkadaşları, kuzenleri, öğretmenleri görmeleri için fırsatlar sağlanmalı, “oyunlar oynama”, “çizme”, “şarkı söyleme” gibi şeyler sunulmalıdır. Oyun ve hareket, çocuklar için en önemli stres giderici yollardır. Hatta “zıplama”, “sallanma oyunları”, “enkazdan birini kurtarma” ve “kurtarma köpeği olma” gibi oyunlar bile oynayabilirler. Örneğin, 1999’daki Yalova depreminden sonra, çadırların kurulduğu bahçe alanında oyun oynayan çocukların, etiket oynarken “öldü kokuyor”, “ayak kırık”, “kol kırık” gibi sözler söyledikleri ve kahkahalarla oyun oynadıkları görülmüştür. Çocukların parçalanma, karanlık, yalnızlık, zombiler ve hayaletler hakkındaki düşüncelerini oyunlarla ifade ettikleri anlaşılmıştır. Oyuncaklar arasında ambulans, doktor malzemeleri, iş makineleri, kamyonlar, polis ve itfaiye istasyonları bulunabilir. Çocuklar sorular sorarak ve yetişkinlerle deprem sırasındaki ve sonrasındaki deneyimlerini konuşarak olayları anlarlar ve içselleştirirler. Deprem mağdurları akrabalarıyla güvenli şehirlere yerleştiğinde veya kurumlarda hayatlarına devam ettiklerinde okul yönetimi ve öğrencileri ile iletişimde yol göstermeleri de büyük önem taşımaktadır. Çocuğun deprem sırasında ne yaşadığını anlatması zorlanmamalıdır. Deprem mağdurlarının günlük ihtiyaçları, ders notları, kırtasiye ve okulu tanıma önceliklidir.

Deprem bölgesinden uzak olan ancak şok yaşayan çocuklar: Bu çocuklar, Marmara depremi sırasında İstanbul’da terapide en çok gördüğümüz çocuklardı. Edirne ve Tekirdağ’dan gelen çocukların çoğu saatlerce TV ekranlarındaki kurtarma operasyonlarını izledi ve ebeveynlerinin gözlerindeki korku ve üzüntüyü yaşadı. Ebeveynleriyle yalnız bırakılamayan, tuvalete gidemeyen, vücut ağrıları, baş dönmesi, bulantı hisseden ve okula gitmek istemeyen çocuklar “Deprem oldu mu?”, “O yer eskiydi, girmem”, “Bu yer güvenli mi?” gibi sorular sorarlar ve ağlarlar, uyumak istemezlerdi. Deprem sonrası bir ay bile devam eden ‘Post-travmatik Stres Bozukluğu’ vakaları olarak tedavi edildiler. Ortak özellikleri, pasif ve korku dolu bir şekilde deprem sürecini izlerken donmalarıydı. Oyunlar veya bilgi sağlamak onlar için çözüm üretmedi. Ebeveynlerinin önceden de kaygılı kişiler olmaları ve bazılarının travmatik hikayeleri olduğu ortaya çıkmıştı. Çocuklar, sürekli trajik haberler sunan büyük ekranlardan kaçma şansına sahip değillerdi. Korku dolu konuşma ve bakışlar eşliğinde çocukların yaşadıklarını unutulan evler de vardı. Bazıları odalarında oyunlara odaklandılar. Ebeveynleri öfkeli, çaresiz, utanmış ve endişeliydi.

Peki, ne yapmalı? Çocukların deprem stresi nasıl yönetilmeli?

Çocuklarınıza deprem gerçeğini sakin ve soğukkanlı bir şekilde anlatın

Sarsıntı hakkında çocuklarla sakince ve sakin bir şekilde konuşmak gereklidir. Sarsıntının bir ceza veya insanlara karşı bir durum olmadığı, doğal bir süreç olduğu ve sarsıntıya kaliteli binalar ve çevrelerle başa çıkılabileceği vurgulanmalıdır. “Binalarımıza güvenmiyorum, şehrimizdeki her yapı” gibi kaygılar bu süreçte çocuklara söylenmemelidir.

“Salıncaktayken tutunmamak ve kaçmak tehlikelidir” diye örnekler vererek depremi anlatın

Bir sarsıntı, yere aniden gelen sarsıntıdır. Bu sarsıntı sallanma gibi, beşik gibi. Sallanırken tutunmazsanız tehlikelidir, koşmak ve kaçmak sarsıntı sırasında da tehlikelidir. Düşmeye neden olur. Yatakta zıplama, sallanma ve dönme gibi deneyimler hakkında konuşup oynayabilirler. Peki, ayakta durmayınca ne yaparız? Bu durumda bizi koruyan güvenli bir yere tutunuruz, çömeliriz ve hatta omuzlarımızda kirpi gibi kapanır, yatarız ve bekleriz. “Kirpiyi biliyor musun?” Kendilerini top gibi korurlar, değil mi?” Yuvarlak olan kirpi resmi çizilip taklit edilebilir. Bunları söylerken, çocuğa yatak, kanepe veya koltuk gibi güvenli yerler gösterilir, bu da canlı bir üçgen oluşturur. Hiçbir koşulda masa, raf, kapı çerçevesi veya pervaz gösterilmemelidir. Üzerine yaslanıldığında kütle oluşturan bir nesne olan yanındaki masa, güvenli bir yer olarak öğretilir.

Başkasına öğretmek ve deneyimlemek en iyi öğrenme şeklidir

Çocuktan evde güvenli alanlarla ilgili öğrendikleri bilgileri başka bir kardeş veya ebeveyne açıklaması istenebilir. Ardından, birkaç kez deprem tatbikatı yapmak için bir düdük üfleyerek, çocuktan düdüğü çalıp tatbikatı başlatması istenebilir. Bu, kontrol duygularını artıracaktır. Bu şekilde, okuldaki tatbikatlar sırasında paniğin önüne geçilebilir. Bu düdük ve fetüs pozisyonunda durmak aralıklı olarak tekrarlanabilir.

Birlikte deprem çantası hazırlayın

Deprem çantası, çocuğa somut bir rahatlama desteği malzemesidir. Bu çabalar, çocuğu korku ve stresten çok çözümün bir parçası ve aktif mücadele haline getirir. Donma yerine bilinçli olarak ne yapacaklarına odaklanmak, travma sonrası stres bozukluğu gelişmesini önler. El feneri, düdük, sevilen bir oyuncak ve dualar, inançlarına göre tılsımlar veya nesneler taşıyabilir veya yanındaki yatağında saklayabilirler.

TV’den korku dolu yayınları izletmeyin

Çocuğun depremle ilgili korkunç görüntüler ve konuşmalarla karşılaşmasını “Çocuk zaten anlamaz” “Zaten televizyon izlemiyorlar” “Oyunun içinde kaybolmuşlar, umurlarında değil” diyerek önlemek gereklidir. Televizyon ekranları açık bırakılarak depremler hakkında sürekli konuşmak ve yüksek sesle yas-korku çığlıkları atmak, çocukların pasif-çaresiz ve panik içinde kalmasına neden olur. Enkazdan kurtarma çalışmaları, çöken binalardan ve umutsuzca ağlayan insanlardan göstermek doğru değildir. Çocuğu depremden çok uzak tutmaya çalışmak ve hiçbir üzüntü veya endişe göstermemek de doğru değildir. Deprem bizim gerçeğimizdir ve biz buna hazır olmalı, çocuklarımızı da buna hazırlamalıyız. Esnek, dürüst bilgi ve davranışlarla bu dayanıklılık, boyun eğmez çaba, sağlıklı uyum sağlanır.

Daha büyük çocuklar ve gençlerle birlikte planlayın

Ev dışında bir deprem sırasında büyük çocuklar ve genç gençlerin yapması ve yapmaması gereken konular, karşılıklı tartışma yoluyla belirlenmelidir. Güvenli buluşma noktaları, sosyal medya ve telefon kullanımı tartışılmalıdır.

Gençlerin depremle ilgili tutumları yetişkinler tarafından olgun bir şekilde yanıtlanmalıdır

Gençler deprem hakkında konuşmayabilirler. Gençler korkularını, çaresizliklerini ve depreme ilişkin geleceklerine ilişkin endişelerini ifade etmek istemeyebilirler. Problemin olmadığı gibi davranabilirler. Tam tersine, birbirlerine şaka yapabilir, günlük eğlence aktivitelerine katılabilirler. Böyle davranış sergileyen gençlere aşırı tepki verilmemelidir. Çünkü gençler ebeveynlerine karşı kontrol kaybı ve ölümlülük kaygısı hissedebilirler. Bu nedenle, problemin olmadığı gibi davranıp, kayıtsız ve etkilenmemiş gibi davranırlar. Gençler çocuklar gibi davranmak istemezler, empati ve yas tutma kapasiteleri henüz gelişmemiştir. Başa çıkma mekanizmaları kayıtsızlık olabilir. Kendilerini oyalamak için aşırı bilgisayar oyunları oynamak, saatlerce dikkatsizce videolar izlemek depremin gerçekliğini bulanıklaştırabilir. Bu aktiviteleri yasaklamadan, çocukları çözümün bir parçası yapacak yollar aramak uygun olacaktır. Onları uygun yardım ve destek çalışmalarına nazik bir şekilde dahil etmek, onları çözümün bir parçası yapacak ve iyileştirecek. Gençleri problemin değil, çözümün bir parçası haline getirmek ve iyileşmelerine yardımcı olmak faydalı olacaktır. Yardım istemek, kutuları taşımak, hazırlama ve sorumluluk verme gibi fikirlerini almak özgüvenlerini artıracaktır.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu